Tanrı’nın En Tehlikeli Lütfu

İpek Avcu - 44
-Stuart Kinlough’ın çalışmasıdır. 

Tanrı’nın En Tehlikeli Lütfu

Akıl veya bilinç insan türü için bir yara mı nimet mi?

Sizce? 

Bu bile aklınızı kullanmanız için bir fırsat. Bu yazıyı okurken kendi düşüncelerinizi de ele almanızı öneririm.

Akıl kelimesi ilk anlamıyla "Düşünme, anlama ve kavrama gücü; us" (TDK, Güncel Türkçe Sözlük) şeklinde tanımlanır. Ama biz burada felsefe yapıyoruz, olanı da sorgulamak gerek. Aklın amacı bu sonuçta, değil mi? O zaman akıl nedir? Size sormalı. Benim için akıl, insanı insan yapan en belirgin özelliklerden biridir. İçinizden bazıları "E ama hayvanın da aklı var." diyebilir. Buna karşı olarak şunu belirtmek isterim ki insan aklı ve hayvan aklı aynı değildir. Soruyu tekrar dikkatli incelemenizi isterim: "Akıl (VEYA BİLİNÇ) insan türü için bir yara mıdır yoksa nimet midir?". Hayvanda bilinç kısıtlıdır (İnsanınkinden daha az boyuttadır ve daha sınırlıdır.), insanda ise bilinç çok daha engindir. Bu insan aklını üstün kılar. Şahsi fikrimi savunmam gerekirse akıl, bilinçten ayrı tutulamaz. Bunun nedeni ise bilinç, farkındalık ve bilgi olmadan aklın işlevsiz olacağıdır. Basit bir örnek olarak: bir bebek henüz öğretilmediği için Tanrı kavramı hakkında soru soramaz, merakı olamaz. Çünkü konu hakkında merak uyandıracak bilinci ve farkındalığı henüz yoktur. Ancak bu konu psikolojik etkenler ve çevre tarafından entegre edildiğinde çocuk bunun üzerine akıl yürütmeye başlayabilir. Elbette benim yanlış olduğumu söyleyebilirsiniz, fikirlerinizi duymak isterim.

Ayrıca bir örnek olarak tekrardan bir bebeği öne sürmek isterim. Bebek ilk doğduğunda aklı değil, hayatta kalmada en önemli rolü oynayan iç güdüleri ile hareket eder ve bu süreç bilinç kazanılıncaya kadar devam eder. Bebekler her şeyi belirtmek isterler ve belirtemediklerinde ağlarlar. Genelde iletişim anlamında yetersiz olduklarından dolayı ağlamak onlar için en güçlü mekanizmadır. Bunu bencilce görenleri çok duydum. Hatta size bununla alakalı bir video bile sunmak isterim. (Linkini bıraktım.) Ancak burada sorun şudur ki bebek ne kadar akıllı, uslu ya da kurnaz, aptal veya bencil; ne olursa olsun hayatta kalma ihtiyacından dolayı bunu yapmak zorundadır. Bilinci gelişmediği sürece bunun bencilliğinin dahi farkına varmaz.

İnsanın, iyi bir insan olması akla dayanır.

Bilinç ve aklın neden beraber alınması gerektiğini anlaşılır şekilde açıkladığımı düşünüyorum. Şimdi izninizle asıl konuya geri dönelim: Akıl nimet midir yoksa başa bela mı?

Kısa cevap: Nimettir ancak risk barındırır.

Şöyle bir açıklama öne sürmek istiyorum. İnsan aklıyla kavrar, düşünür, yorum yapar ve karar verir. İradenin olması için akıl kaçınılmazdır. Aklın olması için bilinç kaçınılmazdır. Akıl, yaşam için esansiyeldir. En katı kurallar (dinler, şeriat vb.) bile akli dengesi yerinde olmayanı sorumlu tutmaz. Çünkü o insan değil resmen hayvan konumuna düşmüştür. Çünkü düşünemez, düşünse bile yargıları doğru kavrayamaz ve sağlıklı karar veremez. Bu açıdan akıl nimettir gibi gözükebilir. Ki doğrudur, ancak farklı açılardan bakmak gerekir.

Size daha önce yazdığım bir cümleyi tekrar hatırlatayım: "İnsanın, iyi bir insan olması akla dayanır."

Hayvanlar iyi veya kötü olarak yargılanamaz. Hayatta kalma iç güdüleriyle hareket ederler. Bilinç vardır (Bu kısmen doğrudur çünkü çoğu şeyin farkına bile varmazlar ancak yok diyemeyiz.) ancak akıl yoktur. Kavrama ve karar verme yetenekleri gelişmemiştir. İnsan farklıdır. İnsanın iradesi vardır. İnsan; düşünebilir, kavrayabilir, karar verebilir, özgürdür: İyi veya kötü olabilir. Sorun tam olarak burada: İnsan istediği şekilde iyi veya kötü olabilir. Akıl tehlikelidir. Akıl nimettir ancak risklidir. Akıl doğru kullanılmadığında evrenin dahi sonuna götürebilecek tehlikeye sahip, insanoğlunun elinde olan en güçlü silahtır.

Bunu bir örnekle canlandırmak gerekirse şunu sunmak isterim. Atom bombası U-235 ve Pu-239'un fizyonu ile oluşturulur ve patlaması bu şekilde gerçekleşir. Bunun için atomun parçalanması gerekir. Atomun parçalanma teorisi Einstein tarafından geliştirilmiştir. (Evet, Einstein atomu kendisi parçalamadı.) Bunu yapan da bir akıldır. Ancak bu bilgi, yani bunun bilinci, tehlikeli ellere geçtiğinde 1945'te gerçekleşenler artık bir teoriden fazlasıydı. Bunu yaparak diğer akılların sonunu veren de bir akıldı.

Ayrıca bir sorundur ki akıl refahı artırır. Fazla refah ise insanlarda akılsızlığa sebep olur. Amerika'daki çocuklardan bunu görebilmek mümkün. Şu anda "unschooling" (Amerikalıların okuldan alınmak ve evde eğitim görmek için kullandığı kavram) diyerek çok masummuş gibi görülen kavram çocukların sosyalleşme ve eğitimini bozmakta dolayısıyla çocukların öğrenme yeteneklerinde düşüş görülmektedir. Aynı zamanda çocukların beslenmesi oldukça kötüleşmektedir. Bu durum beslenmede oluşan rahatlığın ve bundan dolayı ortaya çıkan sağlıksız beslenmenin sonucudur. Aklın gelişmesi için engel gerekir. Eğer sınır yoksa genişleme de olmaz. Ailelerin çocuklara sınırları öğretmesi ve çocukların mücadele etmeyi öğrenmesi gelişim için zorunludur. Hayat çiçek ve böcekten ibaret değildir.

Kısacası akıl geliştirilmesi gereken ve doğru yola yönlendirilmesi gereken hem çok tehlikeli hem de çok önemli, insanın belki de en çok öne çıkan özelliğidir. Akıl kullanılmazsa hayat ne boştur. Herkesin en büyük farkı düşünceleridir. Ne demiş ünlü filozof:

"Sorgulanmamış hayat, yaşamaya değmez!"

-Sokrates

 

Referanslar

https://youtu.be/phwHEE-Zz_A

 

(Atomic Heritage Foundation, Science Behind the Atom Bomb, 2014)

https://ahf.nuclearmuseum.org/ahf/history/science-behind-atom-bomb/

 

(FORBES, Unschooling is the problem, 2020)

https://www.forbes.com/sites/nataliewexler/2020/05/25/unschooling-isnt-the-answer-to-education-woes-its-the-problem/

"Çocuklar liseye başladıklarında tarih, fen bilimleri gibi konularla ilk kez karşılaşabilirler. Avrupa'nın ne olduğunu ya da Amerikan Devrimi'nin neyle ilgili olduğunu bilmiyor olabilirler çünkü onlara bunları kimse öğretmedi.  Okul Dışı öğrencilerden en az ikisi gibi, onlar da okuma ve matematiğin temellerini öğrenmemiş olabilirler.  Diğer öğretmenler gibi, lise düzeyindekiler de ideal olarak öğrencilerin öğrenmelerinden sorumlu olmaları gerektiğine inanacak şekilde eğitilmişlerdir.  Ama aynı zamanda sınıf düzeyinde materyal de öğretmeleri gerekiyor.  Çoğu durumda onlardan ve öğrencilerinden imkansızı yapmaları isteniyor.

Açık öğretim ve ilerici eğitimin ardındaki fikirlerin genel olarak bilimsel bulgularla çeliştiğini düşündüğünüzde bunların hiçbiri şaşırtıcı değil.  Açık öğretim, öğrencilerin bir konu hakkında henüz pek bir şey bilmediği durumlarda keşfederek öğrenmeden çok daha iyi sonuç verir.  Öğrenme zorunlu olarak çaba gerektirir; birçok genç, mecbur kalmadıkça bu çabayı harcamamayı tercih edebilir.  Çocuklara seçenek sunmak onları motive etmeye yardımcı olsa da farkında olmadıkları konuları öğrenmeyi seçemezler.  Yeni ilgi alanlarını keşfedebilmeleri için, tercihen gençken ve dünyayı öğrenmeye istekli olduklarında, yeni konularla ilgi çekici bir şekilde tanıştırılmaları gerekir."  

Tarih: 9 Ekim 2024

Yazan: İpek Avcu - 44